Sosyal ve çevre bilinciyle tanınan İngiliz moda markası Lucy & Yak, 17-23 Mart tarihleri arasında kutlanan Nöroçeşitlilik Farkındalık Haftası için özel bir kapsül koleksiyon piyasaya sürüyor.
Nöroçeşitliliği desteklemek amacıyla hazırlanan sınırlı üretim koleksiyon, tamamen organik materyallerden üretilmiş salopet, tişört ve pantolonlardan oluşuyor
Tasarımlar, nöroçeşitli bir sanatçı olan ve We Are Hairy People kolektifinin kurucusu Sarah Caulfield’ın el çizimi benzersiz illüstrasyonlarını taşıyor
Koleksiyon, estetik yenilik kadar anlamlı bir amaç da taşıyarak satış gelirlerinin %100’ünü Birleşik Krallık’taki ADHD Foundation’a (Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu Vakfı) bağışlayacak.
Nöroçeşitlilik Haftası için Sürdürülebilir Moda Adımı
Lucy & Yak’ın bu girişimi, nöroçeşitliliğe dikkat çekerken sürdürülebilir modayı da ön plana çıkaran ilham verici bir adım. Koleksiyonun çıkış noktası, farklı nörolojik özelliklere sahip bireylerin deneyimlerini moda aracılığıyla görünür kılmak; bu yüzden her tasarım, nöroçeşitli özellikleri temsil eden belirli bir hayvan figüründen ilham alıyor
Örneğin arı, ahtapot ve salyangoz gibi canlılar üzerinden nöroçeşitliliğin çeşitli yönleri sembolize edilmiş durumda.
Sanatçı Sarah Caulfield, koleksiyon hakkında yaptığı açıklamada “bu koleksiyon kendiniz olmanın ne kadar güçlü olduğunu kutluyor. Nöroçeşitlilik, seçtiğimiz canlılar gibi, ‘farklı ama eksik değil” diyerek farklılıkları sahiplenmenin, kabul etmenin ve aslında farklı olanın da doğalın bir parçası olduğunu vurguluyor.
Hem tasarım hem de mesaj boyutuyla dikkat çeken koleksiyon, Lucy & Yak’ın moda ile toplumsal farkındalığı birleştirme yolunda moda sektörüne içten bir soluk getiriyor.
Organik Materyaller ve Etik Üretim Süreçleri
Markanın sürdürülebilirlik yaklaşımını, Nöroçeşitlilik Koleksiyonu’nun her aşamasında görmek mümkün. Lucy & Yak, uzun süredir GOTS sertifikalı organik pamuk ve geri dönüştürülmüş kumaşlar kullanımında sektör liderlerinden biri; nitekim 2024 etki raporlarına göre ürünlerinin %87’si organik pamuk içerirken %64’ü üretim artığı (deadstock) kumaşlardan yapılıyor
Bu koleksiyondaki parçalar da aynı prensiple geliştirilmiş: organik pamuklu dokular, çevreye duyarlı olmasının yanı sıra ciltle dost ve dayanıklı yapısıyla öne çıkıyor. Üretim sürecinde Lucy & Yak, Hindistan’daki atölyelerinde adil ücret ve güvenli çalışma koşullarını garanti altına alarak etik üretim standartlarına sadık kaldığının da sürekli altını çiziyor.
Hızlı modanın aksine, tasarımdan satışa kadar her bir ürüne zaman ve emek harcanıyor – marka yeni koleksiyonlarını genelde 8-12 aylık bir geliştirme süreci sonunda piyasaya sunarak kaliteyi aceleye getirmiyor
Üstelik Caulfield’ın tasarımları el boyaması tekniklerle hayata geçiriliyor; böylece her parçaya el işçiliğinin özgünlüğü yansıyor ve yavaş moda ruhu pekişiyor. Nitekim Caulfield, Lucy & Yak ekibinde çalıştığı dönemde markanın elde kalan fazla ürünlerini tuval gibi kullanarak onlara yeni bir hayat vermiş, sevilen el boyaması tasarımlara imza atmıştı.
Bu birikim, şimdi nöroçeşitlilik koleksiyonunun sürdürülebilir moda felsefesine ilham vererek her giyside hem çevresel hem de sanatsal bir değer de yaratıyor.
Tasarım Detayları ve Moda Trendleriyle Bağlantı
Koleksiyondaki “Bee Yourself” salopet, arı ve petek motifleriyle otizm spektrumundaki bireylerin kendi ritimlerini bulmalarını simgeliyor. Lucy & Yak, rahat kesimli unisex tulumları (salopet) ile tanınan bir marka ve bu koleksiyonda da klasikleşen o bol ve konforlu silueti anlamlı motiflerle buluşturuyor. Koleksiyondaki her parça, nöroçeşitlilik temasını bir hayvan figürü üzerinden hikâyeleştiriyor: arı desenli yeşil salopetler, otizmli bireylerin kendilerine özgü ritim ve düzenlerini sembolize ediyor
Siyah pamuklu pantolonların üzerine resmedilen turuncu ahtapotlar, çevresine ustalıkla uyum sağlayabilen, yüksek duyarlılığa sahip zihinlere bir gönderme niteliğinde
Koleksiyonun grafik tişörtündeki sevimli salyangoz illüstrasyonu ise yavaş düşünüp derinlemesine işlemeyen beyinlerin güzelliğine vurgu yaparak “acele etmeden algılamanın” değerini vurguluyor
Her bir motif, giysiye estetik bir dokunuş katarken altında yatan anlamla da giyen ve gören için sohbet başlatıcı bir unsur haline geliyor.
Koleksiyondaki tişört tasarımı, canlı turkuaz zemin üzerine çizilen renkli illüstrasyonlarla “kendini ifade etme” temasını destekliyor. Markanın imzası haline gelen canlı renk paleti, bu özel seride de kendini gösteriyor. Zeytin yeşili, turkuaz ve siyah gibi farklı temel tonlar üzerine işlenen arı sarısı, mercan turuncu ve pastel pembe gibi göz alıcı renkler, tasarımlara enerjik bir hava kazandırıyor. Lucy & Yak’ın “eğlenceli renkler ve baskılarla dolu, zamansız ve rahat kesimler sunma” vizyonu bu koleksiyonda da hayat bulmuş durumda.
Renklerin cüretkâr kullanımı, modada popüler olan “dopamin giyimi” trendiyle de örtüşüyor; canlı ve neşe veren parçalar, giyenlerin modunu yükseltirken özgün kişiliklerini yansıtmalarını sağlıyor. Koleksiyondaki rahat formlar ise günümüz moda akımlarına uygun bir denge yakalıyor: geniş cepli salopetler ve esnek belli bol pantolonlar, sokak stilinde yükselişte olan işçi tulumu estetiğine modern bir yorum getiriyor. Hem kadın hem erkek bedenlerine uyum sağlayabilen bu oversize kesimler, cinsiyetsiz ve kapsayıcı moda eğilimine dikkat çekiyor. Lucy & Yak, özellikle nöroçeşitli bireylerin duyusal konforunu düşünerek koleksiyondaki kalıpların mümkün olan en rahat ve yumuşak formda olmasına özen göstermiş; marka bu parçaların “en konforlu ve duyusal dostu” tasarımları olduğunu belirtiyor
Yumuşak dokulu organik kumaşlar, rahatsız edici etiket veya dikiş detaylarından arındırılmış iç yapılar ile birleşerek, hassasiyeti olanlar da dahil herkes için giyim deneyimini keyifli hale getiriyor. Sonuç, stil ve rahatlığın kusursuz birleşimi: Moda editörlerinin tabiriyle, bu koleksiyon hem göze hem ruha hitap eden çağdaş bir estetik sunuyor.
Lucy & Yak’ın Sosyal Sorumluluğa Olan Duyarlılığı
Lucy & Yak, moda dünyasında sosyal sorumluluk vizyonuyla hareket eden bir marka olarak biliniyor. Geçtiğimiz yıl yine Sarah Caulfield ile iş birliği yaparak çıkardıkları “Every Body & Every Mind” koleksiyonuyla topluluklarında nöroçeşitliliğe dikkat çekmiş ve müşterilerinin büyük beğenisini kazanmışlardı
Bu süreklilik, markanın belirli bir haftayla sınırlı kalmayıp yıl boyu süren bir farkındalık çabasının parçası olduğunu gösteriyor. Nöroçeşitlilik Koleksiyonu’na paralel şekilde Lucy & Yak, fiziksel mağazalarında her ay duyusal dostu alışveriş seansları düzenleyerek otizm spektrumundaki ve diğer nöroçeşitli müşteriler için konforlu bir ortam yaratıyor; ışıkların kısılması, sakin müzik seçimi, müşterinin isteği dışında yaklaşılmamasını belirten rozetler gibi uygulamalarla mağazalarını kapsayıcı hale getiriyor
Marka sadece nöroçeşitlilik konusunda değil, aynı zamanda LGBTQ+ gibi çeşitli topluluklara destek veren kampanyalara da imza atıyor. 2024 yılında toplam £209.125 tutarında bağışı farklı yardım kuruluşlarına aktararak geniş bir sosyal etki yaratmış olmaları buna bir örnek
Lucy & Yak ayrıca Re:Yak adını verdiği geri alım programıyla müşterilerinin kullanmadığı ürünleri tekrar bünyesine kazandırıp ikinci el olarak satarak binlerce “yak”ı (ürünlerini) çöpe gitmekten de kurtarıyor
Bu döngüsel moda girişimi sayesinde 11.000’den fazla Lucy & Yak parçası yeniden dolaşıma girmiş durumda
Tüm bu çabalar, markanın “insanları ve gezegeni koruma” ilkesiyle uyum içinde, modayı bir amaç platformu olarak gördüğünü ortaya koyuyor
Lucy & Yak, köklerinden beri benimsediği değerleri her koleksiyonunda somut adımlara dönüştürerek, moda dünyasında daha sürdürülebilir ve duyarlı bir geleceğin de istersek sağlanabileceğini gösteriyor.
Bi*Moda Hayat Yorumu: Bilinçli Tüketim ve Yavaş Moda ile Paralellikler
Lucy & Yak’ın Nöroçeşitlilik temalı sürdürülebilir koleksiyonu, günümüz moda trendlerinin temelini oluşturan bilinçli tüketim ve yavaş moda kavramlarıyla güçlü bir bağlantı kuruyor. Artık pek çok tüketici, satın aldığı kıyafetin sadece şık olmasını değil, aynı zamanda etik ve anlamlı bir hikâye taşımasını bekliyor. Bu koleksiyon da, tasarımcının diğer koleksiyonları gibi bu beklentiyi karşılıyor: bir Lucy & Yak müşterisi, bu parçalardan birini edindiğinde sadece gardırobuna canlı bir tasarım eklemekle kalmıyor, aynı zamanda nöroçeşitlilik alanındaki bir sosyal sorumluluk projesine de katkı sunmuş oluyor
Sınırlı sayıda ve özenle üretilen ürünlerden oluşması, koleksiyonu hızlı modadaki “al ve at” döngüsünün karşısına konumlandırıyor. Lucy & Yak, ürünlerini mümkün olduğunca uzun ömürlü kılmaya odaklanıyor; koleksiyon parçaları yüksek kalite standartlarında üretildiği için, giyildikten yıllar sonra bile değerini koruyor ve hatta ikinci el piyasasında yeni sahiplerini bulabiliyor
Marka bu yaklaşımı “sürdürülebilir kumaşlar ve adil ücretlerle üretim yapıyoruz; ürünlerimiz ucuz ya da tek kullanımlık değil” diyerek özetliyor
Bu duruş, “daha az satın al, daha iyi satın al” mottosuyla öne çıkan bilinçli tüketici trendini yakalayan samimi ve sürdürülebilir bir vizyon. Yavaş moda akımının benimsediği kalite, dayanıklılık ve etik üretim standartları, Lucy & Yak’ın iş modelinde hayat bulmuş durumda. Nöroçeşitlilik Koleksiyonu da bu felsefenin güncel bir yansıması olarak, modanın hem şık hem de sorumlu olabileceğini gösteriyor.
Sürdürülebilir materyallerle üretilmiş, etik değerlerle bezenmiş bu tasarımlar, modanın sadece trendleri takip etmek yerine toplumsal farkındalığı artıran ve pozitif değişimi destekleyen bir araç olabileceğini gözler önüne seriyor. Lucy & Yak’ın vizyoner yaklaşımı, bilinçli tüketim çağındaki moda tutkunlarına hem stil sahibi hem de duyarlı olmanın mümkün olduğunu gösterirken, endüstriye de sürdürülebilir ve kapsayıcı bir geleceğe dair umut aşılıyor.
Nöroçeşitlilik Haftası (Neurodiversity Celebration Week) nedir?
Nöroçeşitlilik Haftası, bireylerin beyin farklılıklarını ve çeşitli bilişsel işleyiş biçimlerini kabul etmek ve kutlamak amacıyla her yıl düzenlenen küresel bir farkındalık etkinliğidir. 2018 yılında İngiliz aktivist ve girişimci Siena Castellon tarafından başlatılan bu hafta, nörodiverjan bireylerin güçlü yönlerini vurgulamayı, eğitimde ve iş hayatında kapsayıcılığı artırmayı ve nöroçeşitliliğe dair yanlış algıları yıkmayı hedefler.
Geleneksel olarak nörolojik farklılıklar (otizm, DEHB, disleksi, dispraksi vb.) genellikle birer "engel" olarak görülmüştür. Oysa nöroçeşitlilik hareketi, bu farklılıkların eksiklik değil, insan biyolojisinin doğal bir parçası olduğunu ve nörodiverjan bireylerin toplum için önemli katkılar sunduğunu vurgular. Nöroçeşitlilik Kutlama Haftası da bu perspektifi güçlendirmek için her yıl öğrenciler, öğretmenler, işverenler ve toplum genelinde farkındalık yaratmaya yönelik etkinlikler ve kampanyalar düzenlenmesini teşvik eder.
Comentarios