Kopenhagen Moda Haftası (SS26) Aksesuarları ve Sokak Stilinin Öne Çıkanları
BiModaHayat
17 Ağu
3 dakikada okunur
Kopenhag, bir kez daha moda takviminde sadece podyumlarıyla değil, sokak kültürü ve aksesuar oyunuyla da başrolü kaptı. SS26 sezonunda gözler yalnızca kıyafetlerde değil, onlara eşlik eden, kimi zaman ironik kimi zaman provokatif aksesuar detaylarında toplandı. Peluş sıçan çantalardan Pop Mart’ın oyuncak estetiğine, geri dönüştürülmüş malzemelerden yapılan scrunchielerden politik sembollere kadar her bir seçim, “aksesuar” kavramını süsten öteye taşıdı. Kimi zaman bir sanat eseri, kimi zaman bir protesto biçimi, kimi zaman da sadece eğlenceli bir jest olan bu parçalar, Kopenhag Moda Haftası’nın imza niteliğindeki deneysel ruhunu bir kez daha ortaya koydu.
Noor-u-Nisa Khan
Anne Sofie Madsen’ın geri dönüş gösterisinde, Danimarkalı sanatçı Esben Weile Kjær’in fiberglas heykellerinden ilham alan, cam gözlü, dört farklı metalik renkte peluş sıçan clutch’lar büyük yankı uyandırdı. Bu çantalar, punk-dışavurumcu alt tonlarıyla, geleneksel lüksün sınırlarını sorgulayan provokatif bir moda nesnesine dönüştü.
Anne Sofie Madsen
Podyum sonrası stil tutkunları, lüks çantalarını kitsch karakterli Labubu anahtarlıklarla süslemeye devam etti. Pop Mart’ın Labubu’ları özellikle favori oldu.
Kaynak: Acielle/StyleDuMonde
Örneğin Norveçli moda podcast yayıncısı Janka Polliani, vintage Prada çantasına Chanel logolu leylak Labubu, bir başka gün Hermès Birkin’e Monchhichi haki ile “kidult” estetiğini teşvik etti
Bir izleyici, geri dönüştürülmüş deriden yapılmış Ganni minik çantasını, ana çantaya kombine ederek yeni bir çanta formasyonu yarattı
Ayrıca, Gucci ve Shein gibi markaların koleksiyonunda da yer alan dachshund figürlü anahtarlıklar, vintage Louis Vuitton Speedy çantaya iliştirilerek popüler aksesuar haline geldi
Kaynak: Acielle/StyleDuMonde
Scrunchie—Eskilerden Yeniye
S25’te görülen lastik tokalar (scrunchie) trendi, bu sezon da güçlü şekilde geri döndü. Ancak “aşırı hacimli 80’ler imajı” artık geride kaldı; bu yılki modeller şık topuzlar ve atkuyruklarıyla özdeşleşiyor. Kullanıcılar, yumuşak, saç dostu kumaşları ve geri dönüştürülmüş materyallerle üretildiklerini savunarak sürdürülebilirliğe işaret etti.
Kopenhag’ın podyumları kadar sokakları da bu sezon bir vitrin gibiydi. Şehir, desenlerden aksesuarlara uzanan çeşitlilikle adeta yaşayan bir trend haritası sundu. Puantiyeler, elbiselerden ceketlere kadar her parçada alışılmışın dışına çıkan bir yaklaşım kattı. El işçiliği ve tığ işi detaylar, Stem ve Freya Dalsjø gibi tasarımcıların koleksiyonlarıyla sokak stilinde yankı buldu; bazen zahmetsiz, bazen de derinlikli bir işçilik vurgusu yaptı.
Kopenhag, 2026 ilkbahar hazır giyim koleksiyonu Acielle/StyleDuMonde tarafından fotoğraflandı
Fonksiyonla fantezinin dengelendiği katmanlı etekler ve dramatik siluetler, pratik kemer çantaları ve yağmurluk benzeri parçalarla birleşerek şehri gündelik hayatla hayal dünyası arasında bir köprüye dönüştürdü. Örgü bandanalar, püsküllü kolyeler ve gündüz dantelinin hafifliği, görünümün kişisel dokunuşlarını öne çıkardı.
Kopenhag, 2026 ilkbahar hazır giyim koleksiyonu Acielle/StyleDuMonde tarafından fotoğraflandı
Ve elbette, modanın politik dili de burada devreye girdi. Kefiyeler, özgürlük sloganları taşıyan kolyeler ve podyumda açılan bayraklar, Kopenhag’ın yalnızca bir estetik oyun alanı olmadığını, aynı zamanda küresel seslere kulak veren bir platform olduğunu bir kez daha hatırlattı.
Trend mi, Yaratıcı Moda mı? Sürdürülebilirlik ve Geleceğe Bakış
Kopenhag SS26’nın aksesuar manzarası, yalnızca kısa ömürlü “it-bag” kültürüne takılıp kalmıyor; daha derin bir hikâye anlatıyor. Bu sezon podyum ve sokaklarda öne çıkan parçalar, bir yandan oyunbaz bir estetik sunarken, diğer yandan moda ile sanat arasındaki sınırları silikleştiren, hatta toplumsal mesajlar barındıran katmanlı bir dil inşa ediyor.
Yaratıcılık ve Anlam Katmanları
Sıçan clutch’lar bunun en çarpıcı örneklerinden biri oldu. İlk bakışta ironik bir jest gibi görünen bu aksesuar, punk ve DIY estetiklerden beslenen bir alt kültür eleştirisi niteliği taşıyor. Moda ile sanat arasında gidip gelen bu nesneler, izleyiciye yalnızca görsel bir şaşırtı değil, aynı zamanda kavramsal bir tartışma sunuyor. Labubu ya da dachshund gibi oyuncak figürler ise daha hafif ve eğlenceli bir alan açıyor; ancak seri üretimle birlikte tüketim kültürünün de bir kez daha sorgulanmasına yol açıyor. Buna karşın vintage çantaların kişiselleştirilmesi ya da scrunchie’lerin geri dönüştürülmüş kumaşlardan üretilmesi, küçük ama anlamlı sürdürülebilirlik jestleri olarak öne çıkıyor.
Sürdürülebilirlik Sinyalleri
Labubu veya dachshund gibi seri üretim oyuncak aksesuarların popülaritesi, moda dünyasında tüketim sorunsalını yeniden gündeme taşıyor. Buna karşın, vintage bir çantayı kişisel objelerle dönüştürmek ya da scrunchie’leri geri dönüştürülmüş kumaşlardan üretmek, sürdürülebilirliğe dair daha bilinçli bir yönelimin habercisi. Küçük jestler bile, tüketimi azaltma ve yaratıcı yeniden kullanım pratiğine katkıda bulunuyor.
Moda ve Toplumsal Bellek
Aksesuarların bu sezondaki bir diğer işlevi ise toplumsal bir hafızaya dokunmak oldu. Filistin’e destek sembolleri, podyumdan sokak stiline kadar farklı biçimlerde görünürlük kazandı. Bu, modanın yalnızca estetik bir alan değil; aynı zamanda politik ve kültürel bir platform olduğunun güçlü bir hatırlatıcısıydı.
Bütün bu parçalar, geleceğin moda yaklaşımına da ışık tutuyor. Sembolik ve metaforik aksesuarlar, sanatla kurulan diyalogu güçlendirmeye devam edecek. Geri dönüştürülmüş materyallerin estetikle buluştuğu tasarımlar, sürdürülebilirliğin yalnızca bir söylem değil, tasarım pratiğine dönüşeceğini gösteriyor. Ve aksesuarların, politik adalet, ekoloji ve kapsayıcılık gibi konuları görünür kılmada daha etkili bir araç haline geleceği neredeyse kaçınılmaz görünüyor.
Milano Moda Haftası sadece yeni koleksiyonların sergilendiği bir defileler zinciri olmaktan çok daha fazlasını sundu. Şehrin tarihi ve modern dokusunu arka plan olarak kullanan etkinlik, hem podyumda hem de sahne arkasında yaratıcı yenilenme ve kurumsal hesaplaşmanın iç içe geçtiği bir sezonu ortaya koydu. 2025’in moda sahnesi, ekonomik dalgalanmalar ve sektörün iç dinamiklerindeki değişimlerle şekillenirken, Milano, estetik ve sürdürülebilirlik ekseninde yönünü belirlemeye ç
İklim krizinin hızlandığı, plastik kirliliğinin insan sağlığını ve gezegenimizi tehdit ettiği bir dönemde, New York İklim Haftası’nda önemli bir duyuru yapıldı.
Moda sadece giydiklerimiz midir, yoksa kim olduğumuzun sessiz ama güçlü bir ifadesi mi?
Psikolojinin derinlikleriyle birleştiğinde moda, artık yalnızca bir estetik tercih olmaktan çıkar; özgüvenimizi, kimlik algımızı ve hatta toplumsal rollerimizi şekillendiren güçlü bir araç haline gelir. İşte bu kesişim noktasında karşımıza çıkan bir alan var: Moda Psikolojisi.
Moda dünyasında sürdürülebilirlik söylemleri artık reklam jargonu olmaktan çıkıp fiili değişime evrilirken, Under Armour ve Unless’un son iş birliği, bu geçişin iddialı bir sembolü haline geliyor. Plastik bağımlılığını sorgulayan, doğayla döngüsel bir ilişki kurmayı amaçlayan bu koleksiyon, sadece bir ürün lansmanı değil — aynı zamanda “moda dünyası nasıl değişebilir” sorusuna verilen vizyoner bir cevap.
Yorumlar