top of page

Karayip Resiflerinin Yarısı Nereye Gitti?

  • Yazarın fotoğrafı: BiModaHayat
    BiModaHayat
  • 6 gün önce
  • 4 dakikada okunur

Bir dalgıç düşünün.

Takvime göre yıl 1984. Karayipler’de bir tekneden suya ağır ağır geriliyor, paletlerini kontrol ediyor ve başını suyun altına daldırdığı anda bambaşka bir dünyaya açılıyor: Dikenli ıstakozların saklandığı kayalık oyuklar, kraliçe denizkestanelerinin mor dikenleri, papağan balıklarının mercanı kıtır kıtır kemirdiği sesler, aradan usulca süzülen bir deniz kaplumbağası, uzakta gölge gibi dolaşan köpekbalıkları… Gördüğü manzara, yaşayan bir tablo kadar renkli, gürültülü ve kalabalık.

Aynı noktaya bugün indiğinizi hayal edin.


ree

Aynı deniz, aynı koordinatlar; ama bambaşka bir sahne. Renklerin yerini mat beyaz almış. Mercanlar iskelet gibi kupkuru, etrafları kahverengi makro yosunlarla sarılmış. Balık sesleri azalmış, hareket seyrelmiş. Yalnızca suyun dalga sesi ve hafif bir uğultu. Sanki birileri, okyanusun “renk” butonunu kapatmış gibi.


Karayip Resiflerinin Yarısı Nereye Gitti?

Kapsamlı yeni bir araştırma, Karayipler’de sert mercan örtüsünün 1980’den bu yana %48 azaldığını ortaya koyuyor. Yani kırk beş yılın sonunda, resiflerin adeta yarısı yok olmuş durumda. Bu düşüşün başrolünde, iklim krizinin görünmez oyuncuları olan deniz ısı dalgaları var.


Mercanların içinde ve dokusunda yaşayan, onlara hem enerji hem renk veren mikro yosunlar (zooxanthellae), sıcaklık arttığında toksik hale geliyor. Mercan da kendini korumak için bu yosunları dışarı atıyor. Sonuç: ağarma dediğimiz, mercanın beyaza dönüştüğü o ölüm sessizliği. Eğer su normal sıcaklığına zamanında dönmezse, bu ağarma geri dönüşsüz bir ölüme dönüşüyor.


2023–2024 döneminde, Karayip mercanları şimdiye kadar kaydedilen en yıkıcı ısıl strese maruz kaldı. Araştırmacılar yalnızca bir yılda, mercan örtüsünde %16,9’luk bir düşüş tespit etti. Bu, okyanus için neredeyse kalp krizi şiddetinde bir darbe.


Gezegenin Sadece %1’i, Deniz Yaşamının %25’i

Mercan resifleri, dünya deniz tabanının %1’inden azını kaplıyor. Buna karşın deniz türlerinin en az dörtte birini destekliyorlar. Balıklar için kreş, göç yolları için durak, yırtıcılar için av sahası, sayısız tür için yuva…


Ekosistemin ötesinde, Karayip resifleri insan yaşamını da taşıyor:

·         Balıkçılık ve turizm yoluyla yılda 6,2 milyar dolar gelir üretiyorlar.

·         Resif turizmi, Karayipler’in GSYH’sının yaklaşık %10’unu oluşturuyor.


Yani mercan resifleri yalnızca balıkların değil, bölgedeki milyonlarca insanın da sigortası.


ree

Ancak mercanların çekildiği alanlarda boşluk kalmıyor; makro yosunlar hızla sahneyi devralıyor. Mercanlarla rekabet eden bu yosunlar, 1980’den bu yana %85 oranında artmış durumda. Aşırı avlanan otçul balıkların ve diğer yırtıcıların yokluğunda, bu yosunlar freni kopmuş gibi büyüyor.


Kısacası konu sadece “denizin dibinde renk kaybı” değil;bu, gıda zincirinden geçim kaynaklarına, kültürden turizme kadar uzanan sistemsel bir çöküş.


İnsanla İç İçe Bir Mercan Coğrafyası Karayipler

Karayip mercan resifleri, dünyadaki pek çok resiften farklı bir baskı altında, çünkü çok kalabalık bir insan halkasıyla çevrili. 2000 yılından bu yana, resiflerin 20 km yakınında yaşayan insan sayısı %27,6 arttı. Bu durum, mercanların yalnızca iklim krizinin etkilerine değil; kirlilik, kontrolsüz kıyı turizmi, plansız yapılaşma ve aşırı avcılık gibi yerel baskılara da maruz kaldığı anlamına geliyor. Ama aynı zamanda, bu resiflerin tam da bu insana yakınlık sayesinde, doğru yönetim teknikleri uygulandığında yeniden canlanabilecek bir potansiyele sahip olduğunu da gösteriyor. Kısacası, Karayip mercan resiflerinin geleceğinde hem tehdit hem de çözüm, doğrudan insana bakıyor.

ree

Bilimin Gösterdiği İki Yol Var - Kriz ve Umut

44 ülke ve bölgeden 300’den fazla bilim insanının katkısıyla hazırlanan son rapor, yalnızca kayıpları değil, başarı hikâyelerini de ortaya koyuyor.


Örneğin Meksika’nın Güney Körfezi:2023’ten bu yana şiddetli ısıl strese maruz kalmasına rağmen, araştırmacılar bölgede hâlâ hastalıksız, dirençli, yaşlı mercan kolonileri ve kritik tehlike altındaki türlerin hayatta kaldığı alanlar buldu.

Bu bulgular üzerine Meksika hükümeti, iki milli parkı birbirine bağlayan yeni bir deniz koruma alanı ilan etti. Yani bilim, doğrudan politikayı ve sahadaki uygulamayı dönüştürebildi.


Birleşmiş Milletler Çevre Programı’ndan Sinikinesh Beyene Jimma’nın sözleri, bu tabloyu özetliyor:“Bilim çok net, ama aynı zamanda umut da sunuyor. Baskılar azaltıldığında ve kaynaklar sürdürüldüğünde, Karayip resifleri toparlanıyor.”

Peki nasıl?

Mercanları Nasıl Geri Getiririz?

Dr. Jeremy Wicquart, çözümleri iki ana başlıkta topluyor: iklimle mücadele ve yerel baskıları azaltmak.

İlk adım, iklim krizini yavaşlatmak. Fosil yakıtlardan çıkış, yenilenebilir enerjiye geçiş ve sera gazı emisyonlarının keskin biçimde azaltılması artık soyut “iklim hedefleri” değil; doğrudan mercanların yaşama şansı anlamına geliyor. Deniz ısı dalgalarının sıklığını ve şiddetini azaltmadan, hiçbir yerel önlemin tek başına yeterli olmayacağı çok net. Çünkü ısınan denizler, mercanların hayatta kalma ihtimalini temelden sarsıyor.

ree

İkinci adım ise yerel tehditleri azaltmak. Küresel tablo karanlık görünse de, yerelden atılacak somut adımlar resiflerde şaşırtıcı derecede hızlı bir iyileşme başlatabiliyor. Atık su yönetiminin iyileştirilmesi, arıtılmamış kanalizasyon ve endüstriyel atıkların mercanlar için adeta görünmez bir zehir olmaktan çıkarılması anlamına geliyor; su kalitesi yükseldikçe mercanların üzerindeki stres de azalıyor. Kitlesel turizmin sınırlandırılması ise turizmi tamamen durdurmak değil; aynı koyda demirleyen yüzlerce teknenin, kontrolsüz dalış turlarının, mercanlara temas eden yüzlerce paletin ve güneş kremi kimyasallarının yarattığı baskıyı azaltarak, kurallı, sınırlı ve resif dostu bir modele geçmek demek. Belirli bölgelerin avcılığa kapatılması ve özellikle otçul balıklar ile denizkestanelerinin korunması, deniz koruma alanları aracılığıyla resiflere kendini toparlayabileceği “nefes alma alanları” sağlıyor. Tüm bunların üzerine, yerel balıkçıların, tur rehberlerinin ve otel sahiplerinin sürece ortak edildiği topluluk temelli koruma yaklaşımları, bu çabayı bir yasaklar listesinden çıkarıp herkesin geleceğine yapılan ortak bir yatırım hâline getiriyor. Bugün Karayipler’de dalış yapan genç bir dalgıç, belki de ilk kez bembeyaz bir resifle karşılaşıyor; ama aynı genç, iyi yönetilen bir koruma alanında yeniden canlanan mercanları da görebilir. Bu, tamamen bizim hangi yolu seçeceğimize bağlı.


Sadece Karayiplerin Değil, Hepimizin Meselesi

Mercan resifleri bize aslında şunu hatırlatıyor: Gezegenin en kırılgan ekosistemleri, aslında en çok şeyi bir arada tutan düğümler.


Karayipler’de kaybolan her mercan parçası, bir balık sürüsünün yuvası, bir kıyı kasabasının geçim kaynağı, bir çocuğun ilk şnorkel deneyimindeki renkli düşleri ve bir ülkenin ekonomik istikrarının küçük ama kritik bir parçası anlamına geliyor. Belki Karayipler’e hiç gitmedik; ancak gardırobumuzdaki her mayo, rezervasyon yaptığımız her tatil, bir tıkla izlediğimiz her dalış videosu, bu hikâyenin dolaylı bir parçası.


O yüzden asıl soru şu: Biz bu hikâyede hangi rolde olmak istiyoruz?


Kıyı tatil beldelerinin “son güzel fotoğraflarını” çeken kuşak mı olacağız, yoksa mercanların geri dönüşüne tanıklık eden ve bunu mümkün kılan kuşak mı?


Bilim bize iki gerçeği aynı anda söylüyor: Evet, Karayip resiflerinin yarısını kaybettik; ama hayır, hikâye henüz bitmedi. Baskıları azaltırsak, iklimle gerçekten mücadele edersek ve yerel toplulukları bu denklemin merkezine koyarsak, bugün bembeyaz gördüğümüz o resifler yeniden renklenebilir.



Yorumlar


Top Stories

1/68
bottom of page