Deri, kaşmir ve yün gibi lüks kabul edilen malzemeler, moda dünyasının prestij sembolü olmaktan çıkıp iklim krizinin en görünmez aktörleri arasına girdi. Collective Fashion Justice ‘ın yeni raporu, küresel moda endüstrisinin yılda 8,3 milyon ton metan gazı saldığını ve bunun Fransa’nın toplam metan emisyonunun dört katı olduğunu ortaya koyuyor.
Bu veri, ilk kez Collective Fashion Justice tarafından kapsamlı biçimde hesaplandı. New York Üniversitesi ve Cornell Üniversitesi araştırmacılarıyla ortak yürütülen çalışma, sistematik literatür taraması ve yaşam döngüsü envanteri analizleriyle desteklendi. Bulgular, sürdürülebilirlik vaatlerinin endüstrinin gerçek uygulamalarıyla örtüşmediğini gösteriyor. Endüstri bir yandan karbon nötrlüğü konuşurken, diğer yandan metan krizi sessizce büyüyor.
Deri, Kaşmir ve Yün Metan Ayak İzinin %75’ini Oluşturuyor
Moda üretiminde kullanılan malzemelerin yalnızca %4’ü hayvansal kaynaklı olmasına rağmen, bu küçük oran sektörün metan ayak izinin %75’inden sorumlu. Tek başına deri, bu payın %54’ünü oluşturuyor. Kaşmir ve yün ise geri kalan kısmı tamamlıyor.
Sorunun merkezinde, geviş getiren hayvanların sindirim sürecinde ortaya çıkan enterik fermantasyon yer alıyor. Yani metan, ineklerin ve koyunların geğirmesiyle atmosfere karışıyor. Geri kalan %20’lik dilim ise üretim süreçlerinde kullanılan kömür ve doğal gaz gibi fosil yakıtlardan kaynaklanıyor.
Bu tabloya göre, hayvansal ham maddelere bağımlılığı azaltmak ve moda tedarik zincirinde yenilenebilir enerjiye geçiş yapmak, sektörün metan krizini frenlemesinin en etkili yolu.
Bir Metrekare Deri = 110 kg CO₂e
Deri, bu dönüşümün hem en büyük sorunu hem de en büyük fırsatı. Rapor, inek derisinden elde edilen bir metrekare derinin 110 kg CO₂e ürettiğini; buna karşın petrokimyasallardan yapılan sentetik derinin 15,8 kg CO₂e ile %85 daha düşük etkiye sahip olduğunu gösteriyor.
Ancak çözüm bu kadar basit değil. Sentetik deri, mikroplastik kirliliği ve fosil yakıt bağımlılığı nedeniyle sürdürülebilir bir alternatif olarak değerlendirilemiyor.
Bu nedenle uzmanlar, biyobazlı ve geri dönüştürülmüş malzemelere geçişi zorunlu görüyor.Örneğin Uncaged Innovations’ın tahıl bazlı derisi, geleneksel deriye kıyasla %97, MycoWorks’ün miselyum temelli materyali ise %98 daha düşük sera gazı etkisine sahip.
Karbondioksite kıyasla 20 yıllık süreçte 86 kat daha güçlü bir ısı tutma kapasitesine sahip olan metan, küresel ısınmanın yaklaşık %20’sinden sorumlu. Ayrıca, yer seviyesindeki ozonun artışında başlıca rol oynayarak her yıl bir milyon erken ölüme neden oluyor.
Collective Fashion Justice raporu, modanın bu alandaki sorumluluğunu “kör nokta” olarak nitelendiriyor: “Anlamadığınız bir şeyi düzeltemezsiniz.”
Deri, modanın metan sorununun merkezinde yer alıyor
Collective Fashion Justice
Deri, sektörün metan ayak izini azaltmak için en büyük fırsatı sunuyor. İnek derisinden elde edildiğinde deri, metrekare başına 110 kg CO2e üretir. Plastik bazlı sentetik deride ise bu oran 15,8 kg'a düşerek %85 oranında azalma sağlıyor.
Ancak petrokimyasallardan elde edilen plastik, başlı başına oldukça sorunlu. Üretimi küresel emisyonların %3,4'ünden sorumlu ve parçalanması 20 ila 500 yıl sürüyor. Plastik bazlı deri, su yollarına karışabilen ve böylece su canlılarını ve gıda sistemimizi yok edebilen toksik mikroplastikler de yayabiliyor.
Moda Sektörü Küresel Taahhüde Uyum Sağlayabilecek mi?
Birleşmiş Milletler ve 158 ülkenin imzaladığı Küresel Metan Taahhüdü, 2020’ye kıyasla 2030’a kadar metan emisyonlarını %30 azaltmayı hedefliyor. Ancak rapor, modanın bu hedefin çok gerisinde olduğunu vurguluyor.
Collective Fashion Justice’in kurucusu Emma Håkansson, “Eğer hiçbir şey yapılmazsa, önümüzdeki 20 yıl içinde moda endüstrisi 712 milyon ton CO₂e emisyonu yaratacak. Bu da Paris Anlaşması’nın öngördüğü sınırların %50 aşılması anlamına geliyor,” diyor.
Geri Dönüşüm, Gerçek Bir Çıkış Yolu Olabilir mi?
Markalar için bir diğer önemli alan, atık yönetimi ve geri dönüşüm. Boston Consulting Group (BCG) verilerine göre, hammaddelerin çıkarılmasından imalatına kadar olan süreç, moda endüstrisinin toplam sera gazı emisyonlarının %92’sini oluşturuyor.
Ancak geri dönüşüm hâlâ teknik engellerle dolu: Karma elyaflar, fermuar ve düğme gibi bileşenlerin ayrıştırılması süreci verimsiz ilerliyor. BCG ortağı Catharina Martinez-Pardo, “Modern tekstillerin çoğu karışım yapıda ve bugün kullanılan mekanik geri dönüşüm teknolojileri bu karmaşayı çözebilecek düzeyde değil,” diyor.
Buna rağmen, bazı markalar alternatif sistemlere yatırım yapıyor. Coach ve Kate Spade’in çatı şirketi Tapestry, deri artıklarını geri dönüştürmeyi hedefleyen Generation Phoenix ile ortaklık kurdu. Avrupa Parlamentosu ise üreticileri, giysi ve tekstil atıklarını izlemekle yükümlü kılacak yeni bir yasayı onaylamaya hazırlanıyor.
Modanın Geleceği Metanı Azaltmaktan Geçiyor
Metan emisyonlarını azaltmak, moda endüstrisinin küresel sıcaklık artışını en hızlı biçimde yavaşlatabileceği adım olarak görülüyor. Uzmanlara göre bu dönüşüm sadece çevresel değil, ekonomik bir fırsat da sunuyor: metan ton başına 1.600 dolar tasarruf anlamına geliyor.
Çevre aktivisti George Monbiot’un ifadesiyle:
“Acil metan azaltımı olmadan iklim krizini çözemeyiz. Deri ve yün üretimiyle bağlantılı hayvancılık artık göz ardı edilemez. Lüksün tanımını yeniden düşünmenin zamanı geldi.”
İspanyol moda markası Mango, tedarik zincirinde izlenebilirliği artırmak amacıyla TextileGenesis platformuna katıldı. Bu sistemle şirket, doğal ve hayvansal lifler, sentetik ve hücre-temelli (man-made cellulosic) elyaflar ile deri ürünlerinin üretimden nihai ürüne kadar izlenmesini sağlayacak.
Nature dergisinde yayımlanan yeni bir araştırma, ikinci el kıyafet satın almanın gerçekten yeni kıyafet tüketimini (ve dolayısıyla çevresel etkiyi) azaltıp azaltmadığını inceliyor.
Moda dünyasının en inatçı sorunlarından biri, rengin bedelidir. Bir tişörtün canlı tonunu elde etmek için kullanılan kimyasallar, litrelerce suya karışır; atık sular ise tatlı su kaynaklarını sessizce kirletir. Fakat Leeds Üniversitesi’nden doğan yeni bir girişim, bu tabloyu kökten değiştirmeye hazırlanıyor: SwitchDye.
Yorumlar