“Plastiksiz Performans” Mümkün Mü?
Spor giyimin dili uzun zamandır aynı: hafiflik, esneklik, dayanıklılık… ve neredeyse her zaman plastik. Polyester, poliamid ve elastan karışımları; teri yönetirken, vücuda otururken, hızlı kururken hayatımızı kolaylaştırıyor. Ama aynı zamanda, moda ve tekstilin “görünmeyen” bir başka mirasını da büyütüyor: fosil bazlı üretim, mikroplastik yayılımı ve ömrünü tamamlayan ürünlerin doğada çözünmeyen izi.
İşte tam bu noktada, İsviçre merkezli plastic-free spor giyim markası Mover, güçlü (ve biraz da meydan okuyan) bir şey yaptı: ürünlerini toprağa gömüp sekiz ay sonra geri çıkardı. Gözlemledikleri şey spor giyim ürünlerinde kullanılan sentetik konusunu yeniden tartışmaya açtı. Çünkü, sentetik içermeyen, tamamen doğal liflerden üretilmiş parçalar “çözünmeye / biyobozunmaya” başlamıştı.
Bu, “kıyafet toprağa karışsın” gibi basit bir mesaj değil.
Asıl mesele şu soruyu görünür kılması: Performans için plastiğe mahkûm muyuz?
Ve ikinci soru: Ürünün hayatının sonunu gerçekten tasarlıyor muyuz?
Neden Bu Test Bu Kadar Çarpıcı?
Çünkü tekstilde plastik kullanımının ölçeği devasa. Textile Exchange’in 2025 Materials Market Report’una göre küresel elyaf üretimi 2024’te 132 milyon tona çıkarken artışın ana itici gücü fosil bazlı sentetikler; polyester tek başına toplam küresel elyafın %59’unu oluşturuyor ve bunun %88’i fosil bazlı.
Spor giyime geldiğimizde “plastik” bağı, özellikle esneme ihtiyacı yüzünden daha da kritik hale geliyor. Vogue’un Mayıs 2025’te yayımladığı analiz, elastanın (spandex) küresel lif üretiminde küçük bir paya sahip olmasına rağmen ürünlerde ne kadar yaygın kullanıldığını ve biyobozunmaz yapısını, mikroplastik bağlamını tartışıyor.
Mover’ın yaptığı “toprağa gömme” deneyi, aslında bu tartışmaların sonucunu somut göstergelerle sunan bir örnek.
Bugün performans diye aldığımız ürünler, yarın doğada neye dönüşüyor?
Ve “dönüşemiyorsa”, bunun bedelini kim, nasıl ödüyor?
“Biyobozunma” Ne demek, Ne demek değil?
Burada küçük ama önemli bir parantez açalım. Bir giysinin toprağın altında bozulmaya başlaması, her koşulda “sorunsuz” olduğu anlamına gelmez. Biyobozunurluk;
· ortamın nemine, sıcaklığına, mikroorganizma çeşitliliğine,
· ürünün boyasına/terbiyesine,
· iplik bükümüne, kumaş yapısına,
· aksesuarlarına (etiket, dikiş ipliği, lastik vb.)
göre ciddi biçimde değişebilir.
Bu yüzden Mover’ın deneyi bir “laboratuvar standardı” olmaktan çok, kültürel bir gösterge gibi okunmalı. Spor giyimde malzeme seçimi sadece performans değil; sonrasını da belirliyor.
“Back to Nature” Enstalasyonu Ürünün Sonunu Vitrine Koymak Üzerine
Mover bu deneyi “hikâye” olarak bırakmamış; ürünü ve sonucu kamusal alana taşımış. Gömülen parçaları (ve dönüşüm izlerini) “Back to Nature” adlı bir sergide gösteriyor. Deneyin kendisi kadar, sergileme biçimi de önemli. Çünkü moda genelde “yeni”yi sahiplenir; burada ise yıpranma, çözünme, geri dönüş sahnenin merkezinde.
Bu yerleştirmeyi Zürih’te Füsslistrasse 6 adresindeki Mover Pop-Up Store’da 24 Aralık’a kadar görmek mümkün.
Pop-up’un arkasındaki daha büyük mesaj ise Plastiksiz İsviçre tasarımı
Bu pop-up yalnızca Mover’a ait bir alan değil. Swiss Textiles’in paylaştığı bilgilere göre Mover ve Zürih merkezli aksesuar markası QWSTION, 26 Kasım’da Füsslistrasse 6’da ortak bir pop-up başlattı; alanın 500 m²’den büyük olduğu ve pop-up’un 24 Aralık’a kadar süreceği belirtiliyor.
Yani bu, tek bir markanın “biz farklıyız” çıkışından ziyade, daha geniş bir teze yaslanıyor.
Ve şu soruyu soruyor: Doğal liflerle, yüksek performans hedefleyen bir tasarım dili kurulabilir mi?
Asıl Kırılma “Malzeme”den önce Doğru “Soru”yu sorma Cesaretinde
Mover’ın toprağa gömme deneyi, bize şunu düşündürüyor. Sürdürülebilirlik iletişiminde en büyük sıçramalar bazen yeni bir teknolojiyle değil, doğru bir soruyla geliyor.
· “Bu ürün kaç yıl dayanır?” kadar,
· “Bu ürün bittiğinde ne olur?” sorusu da tasarım brifine girmedikçe
döngüsellik kağıt üzerinde kalıyor.
Üstelik spor giyim gibi “performans”ın net çizgilerle aktarıldığı bir kategoride bu soruyu sormak daha zor ve bu yüzden daha kıymetli.
Yorumlar