Moda sektörü sürdürülebilirlik gündeminde uzun zamandır enerji dönüşümünü ve yenilenebilir elektriği konuştu. Ancak Fashion Revolution’ın 2025 tarihli What Fuels Fashion? ikinci raporu, sektördeki asıl fırsatın (üretimde kullanılan ısı/ısıtma) hâlâ yeterince ele alınmadığını ve büyük markaların temiz ısı (fossil-free heat) için hazırlıksız olduğunu gösteriyor.
Raporun temelinde “Neden “temiz ısı” bu kadar önemli?” sorusu yatıyor
Rapor, üretim süreçlerinde kullanılan ısının (boyama, kurutma, ütüleme vb.) tedarik zincirlerindeki karbon emisyonlarının önemli bir bölümünü oluşturduğunu vurguluyor. Elektrikli kazanlar, ısı pompaları ve diğer elektrik bazlı çözümler mevcut; ayrıca moda üretimi genellikle yüksek sıcaklık gerektirmeyen süreçlerden oluştuğu için geçiş teknik olarak hem mümkün hem de verimli. Fashion Revolution’a göre temiz ısı, tedarik zincirinde anlamlı, hızlı ve ölçeklenebilir bir karbonsuzlaştırma fırsatı sunuyor. Ancak rapor, büyük moda şirketlerinin bu dönüşüme hazır olmadığını vurguluyor.
Ne çıktı? Raporun en çarpıcı bulguları
Çoğu büyük marka temiz ısıya hazır değil. Rapor 200 büyük markayı değerlendirdi ve birçok firmanın ısı kaynakları, tedarikçi desteği ve net temiz ısı hedefleri konusunda yetersiz olduğu tespit edildi.
Sektör genelinde şeffaflık ve ilerleme durgun. Basın özetleri, markaların açıklamalarında ve veri sunumunda ilerlemenin yavaşladığı; pek çok şirketin kapsamlı tedarikçi desteği, kömür/PAKTS (toxic fuels) hedefleri ya da ölçülebilir emisyon azaltımı kanıtı sunmadığını belirtiyor.
Bazı sayısal bulgular ise, değerlendirme yapılan firmaların sadece küçük bir kısmının çift haneli ilerleme skorları alabildiğini söylüyor. Vogue Business haberine göre, değerlendirme yapılan firmaların sadece %29’unun gerçek emisyon düşüşü gösterdiğini aktarıyor — bu durum sektördeki “plan var, uygulama yok” problemini ortaya koyuyor.
Neden markalar harekete geçmiyor? (Engeller)
Raporda birkaç tekrarlayan engel tanımlanıyor. Bunlardan biri Yüksek ön maliyetler. Tedarikçi tesisleri için ısı pompaları veya elektrikli kazanlar gibi yatırımlar başlangıçta yüksek maliyet gerektiriyor. Bu maliyetler nedeni ile markalar sistemleri sürece dahil edemiyor.
Diğer engel ise Altyapı Eksikleri. Bazı üretim bölgelerinde güvenilir elektrik şebekesi veya yenilenebilir kaynak erişimi sınırlı. Bangladeş, Pakistan, Vietnam gibi tekstil üretim merkezlerinde elektrik kesintileri veya dalgalanmaları sık görülüyor. Elektrikli kazanlar veya ısı pompaları sürekli, kararlı bir elektrik akışı gerektiriyor. Bu altyapı eksikleri, teknolojilerin verimli çalışmasını zorlaştırıyor. Özellikle bazı ülkelerde güneş veya rüzgâr enerjisi potansiyeli yüksek olsa da, bu kaynakların şebekeye entegre edilmesi için gerekli yatırım yapılmamış durumda. Bu da tedarikçilerin hâlâ fosil yakıtlara bağımlı kalmasına yol açıyor. Yerel elektrik fiyatlarının yüksekliği de yenilenebilir kaynakların depolanması için gerekli batarya yatırımları ve altyapı modernizasyonu gibi faktörler de geçişi yavaşlatıyor.
Moda sektörünün tedarik zinciri yapısı temiz ısı yatırımlarını da zorlaştıran bir diğer etmen. Markalar genellikle tedarikçilerle 6 ay – 1 yıl gibi kısa süreli anlaşmalar yapıyor. Bu durumda tedarikçiler uzun vadeli, pahalı yatırımların geri dönüşünü göremeyecekleri için risk almak istemiyor. “Daha ucuz üret, daha hızlı teslim et” yaklaşımı, tedarikçilerin enerji verimliliği veya temiz ısı yatırımı gibi ek maliyetleri üstlenmesini zorlaştırıyor.
Markalar karbon nötr hedeflerini duyursa da, somut dönüşüm sorumluluğunu çoğunlukla tedarikçilere bırakıyor. Ancak tedarikçiler finansal ve teknik kapasite bakımından bu yükü tek başına taşıyamıyor.
Sonuçta ortaya çıkan şey: markalar yatırım yapmadan, tedarikçilerin kendi başına çözmesini bekliyor, tedarikçiler de finansal risk almadığı için dönüşüm gerçekleşmiyor.
İşçi Sağlığı ve Sıcaklık Yönetiminin Görmezden Gelinmesi ise Diğer en büyük problem.
Sadece karbon meselesi değil; fosil yakıt bazlı ısı aynı zamanda işçi sağlığını (sıcaklık-stresi vb.) etkiliyor ancak bu riskler çoğu şirket raporunda yeterince izlenmiyor.
Kömür veya mazot bazlı ısıtma, üretim tesislerinde hava kalitesini düşürüyor. Zararlı partiküller işçilerin solunum yollarında hastalıklara yol açabiliyor. Özellikle Asya’daki büyük tekstil fabrikalarında yaz aylarında zaten yüksek olan ortam sıcaklığı, ek ısı kaynaklarıyla birleşince işçilerin maruz kaldığı sıcaklık stresi artıyor. Bu da bayılma, kalp-damar rahatsızlıkları, uzun vadede kronik sağlık sorunları doğurabiliyor.
Birçok markanın sürdürülebilirlik raporlarında enerji tüketimi ve karbon emisyonu bilgisi var; ancak işçilerin sıcaklık maruziyeti, iç mekân hava kalitesi veya sağlık etkileri sistematik şekilde ölçülmüyor. Yani çalışan refahı iklim gündeminin gölgesinde kalıyor.
İyi örnekler ve Öne çıkanlar
Rapor değerlendirmesinde bazı markalar daha iyi puan alırken, haberler H&M’in 2025 çalışmasında üst sıralarda yer aldığını bildiriyor — bu tür markalar şeffaflık, hedef açıklığı ve tedarikçi projelerinde yatırım gösterme konusunda örnek teşkil ediyor. Ancak iyi not alanların sayısı sınırlı.
Bu durumun tedarikçi işçileri ve toplulukları için anlamı
Temiz ısıya geçiş sadece iklim için değil, işçi sağlığı ve çalışma koşulları için de kritik. Düşük kaliteli, kirli ısı kaynakları (kömür, mazot) kullanımı iç mekân hava kalitesini, ısı-stresini ve genel sağlık sorunlarını artırır.
Markalar tedarikçilere finansman, teknik destek ve uzun vadeli satın alma güveni sağlamadan dönüşüm bekleyemez; aksi halde, maliyet baskısı tedarikçileri kirli çözümlere mahkûm eder.
Rapordan Çıkan Somut Adımlar
Rapor ve haberler ortak olarak şu eylemleri öneriyor:
Markalar yıllık gelirlerinin belirli bir yüzdesini (öneride 2% gibi rakamlar) enerji dönüşümlerine ayırsın.
Temiz ısıya geçiş için markalar tedarikçilere hibe/uygun kredi/uzun vadeli alım garantileri sağlasın.
Isı kullanımının ve iç mekân sıcaklık risklerinin şeffaf şekilde izlenmesi; işçi sağlığı verileri toplanıp raporlanmalı.
Politika savunuculuğu: Markalar ülke bazlı enerji politikalarında temiz ısıyı teşvik eden düzenlemeleri desteklemeli.
Markalar için pratik yol neler?
Hızlı ısı-auditleri: Tedarikçilerde hangi süreçlerin ısı gerektirdiği, sıcaklık profili ve alternatif teknolojiler hemen analiz edilmeli.
Pilot projeler: Düşük-hacimli ama yüksek etkili tesislerde ısı pompası / elektrikli kazan pilotu yapıp sonuçlar hızla paylaşılmalı.
Finansal araçlar: Ortak fonlar, yeşil krediler veya marka garantili geri ödeme mekanizmaları oluşturulmalı.
Uzun dönemli tedarik anlaşmaları: Tedarikçilere yatırım yapmaları için yeterli güven ve görünür talep sağlanmalı.
İzleme & raporlama: Isı kaynakları, yakıt türleri, çalışan sıcaklık maruziyeti gibi metrikler yılda düzenli açıklanmalı.
Neden şimdi harekete geçilmeli? (stratejik nedenler)
Maliyeti düşük, hızla ölçeklenebilir kazanç sağlanabilir. Moda üretimi için uygun teknolojiler mevcut; doğru finansmanla dönüşüm hızlı olabilir.
İtibar ve düzenleyici riskleri azaltmak daha hızlı olabilir. Yeşil vaatlerin arkasında somut geçiş planı olmayan markalar, hem kamuoyu eleştirisine hem de yakın gelecekteki mevzuata karşı savunmasız.
Çalışan refahı daha iyi sağlanabilir. Temiz ısı işçilerin çalışma koşullarını doğrudan iyileştirir; bu da üretkenlik ve tedarikçi-sürekliliği olumlu etkiler.
Moda Sektörünün Elinde Büyük Bir Fırsat Var!
Fashion Revolution’ın ikinci What Fuels Fashion? raporu, aslında sektöre açık bir çağrı yapıyor: Temiz ısı, modanın tedarik zinciri karbonunu düşürmede “en net kazanımlı” alanlardan biri. Ancak rapor aynı zamanda büyük markaların hâlâ yeterince hazır olmadığını ve uygulamaya dönük yatırım, tedarikçi desteği ve şeffaflık eksikliği nedeniyle bu potansiyelin boşa gidebileceğini gösteriyor. Değişim mümkün — ama markalar harekete geçmeli, yalnızca iyi niyet bildirimleriyle yetinmemeli.
Fashion Revolution — What Fuels Fashion? 2025
Vogue Business — “Fashion is missing its clearest decarbonisation win”
Business of Fashion — “Fashion’s Progress on Disclosing Emissions Is Stalling”.
FashionUnited — “Second ‘What Fuels Fashion?’ report finds big fashion companies unprepared for clean heat”.
Yorumlar