Eylül ayında gerçekleşen Milano Moda Haftası’nı geride bıraktık. Milano Moda Haftası sadece yeni koleksiyonların sergilendiği bir defileler zinciri olmaktan çok daha fazlasını sundu. Şehrin tarihi ve modern dokusunu arka plan olarak kullanan etkinlik, hem podyumda hem de sahne arkasında yaratıcı yenilenme ve kurumsal hesaplaşmanın iç içe geçtiği bir sezonu ortaya koydu. 2025’in moda sahnesi, ekonomik dalgalanmalar ve sektörün iç dinamiklerindeki değişimlerle şekillenirken, Milano, estetik ve sürdürülebilirlik ekseninde yönünü belirlemeye çalıştı.
Sezon, markaların geçmiş miraslarıyla yüzleşip geleceğe dair yeni vizyonlar geliştirdiği bir zaman dilimini yansıttı.
Gucci, Demna Gvasalia'nın yönetiminde, Spike Jonze ile iş birliği yaparak sinematik bir filmle koleksiyonunu tanıttı. Bu, markanın cesur ve duyusal bir geleceğe adım attığını gösterdi.
Versace, Dario Vitale'nin liderliğinde, 1980'ler nostaljisini modern bir sokak stiline dönüştürdü. Süet ve deriden salaş ceketler, yanları açık atletler ve yıkanmış mavi-mor pantolonlar, markanın ikonik tanrıça elbiselerinden uzaklaşarak yeni bir yönelim sergiledi.
Kaynak: Versace
Bottega Veneta, Louise Trotter'ın ilk koleksiyonuyla, markanın zanaatkâr köklerine sadık kalarak sürdürülebilir işçiliği ön plana çıkaran ince detayları, intrecciato dokuma ve gösterişli çantalarla dikkat çekti. Ancak koleksiyon, özellikle büyük beden terzilik ve dış giyimde ağır bir his bıraktı.
Jil Sander, Simone Bellotti'nin yönetiminde, minimalist mirasını günümüze uyarlayarak daralan örgüler, hafif fırfırlı gömlekler ve yırtmaçlı elbiselerle ölçülü bir şehvet duygusu yarattı.
Tasarımlarda yalnızca estetik değil, aynı zamanda bilinçli üretim ve uzun ömürlü materyal kullanımı öne çıktı. Geri dönüştürülmüş kumaşlar, sürdürülebilir işleme teknikleri ve zamansız silüetler, bu sezonun sürdürülebilir modaya olan bakışa vurgu yaptı.
Milano Moda Haftası, her sezon olduğu gibi 2025 Eylül’ünde de sadece tasarımların değil, sürprizlerin, sanatsal deneyimlerin ve sürdürülebilir vizyonların sahnesi oldu.
Bu sezonun belki de en çok konuşulan ve viral anı, The Devil Wears Prada 2 filminin oyuncu kadrosunun Dolce & Gabbana’nın ön sırasındaki sürpriz görünümüydü. Meryl Streep, Stanley Tucci ve Simone Ashley, Naomi Campbell ve Michele Morrone gibi isimlerle birlikte yerlerini alırken, adeta karakterlerine bürünmüş gibiydi; Miranda Priestly’nin hafif bir gülümsemesi ise defilenin en ikonik karelerinden birini yarattı.
Görsel Kaynağı: Dolce & Gabbana
Kreatif enerji, sadece sahnede değil, koleksiyonlarda da hissedildi. Maximilian Davis, 1920’lerden ilham alan 2026 İlkbahar/Yaz koleksiyonuyla Milano Moda Haftası’nın en dikkat çekici defilelerinden birine imza attı. Defile notlarında Davis, “Bu, kadınların yeni bir kadınlık yarattığı bir andı; özgürlüğün kutlanması, kendini geri alma anıydı,” diyerek koleksiyonun ruhunu özetledi. Düşük bel elbiseler, düşük sırtlı tasarımlar, renk blokları, egzotik hayvan desenleri ve caz döneminden ilham alan püsküllü süslemelerle koleksiyon, hem nostalji hem modernlik arasında zarif bir denge kurdu.
Görsel Kaynak: Moschino
Moschino, bu sezon defileye hem eğlenceli hem de düşündürücü bir yaklaşım getirdi. Adrian Appiolaza’nın tasarladığı ‘Niente’ koleksiyonu, sıra dışı detaylarla doluydu: örme kuğu motifleri, yaratıcı şapkalar, dev gülümseyen yüzler, göz boyama desenleri ve tencere şeklinde çantalar gibi sürpriz unsurlar dikkat çekiyordu. Koleksiyonun merkezinde ise sürdürülebilirlik ve yeniden değerlendirme felsefesi yer aldı. Arte Povera’ın “yeniden kullan, geri dönüştür, yeniden hayal et” yaklaşımından ilham alan tasarımlar, eski arşiv baskılarını modern yöntemlerle yeniden işlerken, sıradan malzemeler gece kıyafetlerine ve yüksek moda aksesuarlara dönüştürüldü. Sonuç olarak, Moschino hem eğlenceli hem de çevresel farkındalığı vurgulayan bir moda anlatısı sundu.
Diesel ise Milano’nun kalbinde gerçekleştirdiği interaktif bir enstalasyonla dikkat çekti. Modeller, pleksiglas yumurtaların içinde poz vererek, geleneksel defile formatının ötesinde bir deneyim sundu. Konuklar, limon yeşili ve mor kotlar, çatlak yüzeyli sprey boya kumaşlar ve özel dikim ceketleri yakından inceleme fırsatı buldu. Bunun ardından şehir genelinde düzenlenen “yumurta avı” ile halk da koleksiyonu kendi gözleriyle deneyimleyebildi. Bu girişim, moda ile izleyici arasındaki mesafeyi azaltarak, tasarımların daha samimi ve interaktif bir şekilde sunulmasını sağladı.
Diesel
Sezonun genel teması, sanatsal yaratıcı ifadelerle sürdürülebilir yaklaşımın bir araya gelmesiydi. Podyumlar, viral anlar ve dikkat çekici defilelerle doluyken, tasarımcılar materyal seçimi, arşiv kullanımı ve yeniden tasarlanan günlük öğelerle çevresel farkındalığı da ön plana çıkardı. Milano Moda Haftası 2025-2026, modanın yalnızca bir giyim deneyimi olmadığını, aynı zamanda toplumsal ve kültürel bir yorum, sürdürülebilir bir vizyon ve yaratıcı bir sanat formu olduğunu bir kez daha gösterdi.
Diesel
Tüm bunların Yanında Kurumsal Çalkantılar ve Halefiyet Sorunları da Gündemdeydi.
Moda dünyası, sadece yaratıcı değişikliklerle değil, aynı zamanda kurumsal hesaplaşmalarla da sarsıldı. Brunello Cucinelli'nin Rusya'da yaptırımları atlatarak tam fiyatlı ürünler satmaya devam ettiğinin ortaya çıkması, markanın itibarını zedeledi.
"Made in Italy" damgası, Dior ve Loro Piana gibi markaların üretim unsurlarını daha düşük maliyetli tesislere dış kaynak kullanımı yoluyla devretmesiyle baskı altında kaldı. Bu durum, markaların itibarını zedeledi.
Aile tarafından kurulan markalar, halefiyet sorunlarıyla karşı karşıya kaldı. Giorgio Armani'nin geleceği ve Bay Armani'nin mirası çözüldükten sonra azınlık hissesinin kaderi hâlâ belirsiz. Fendi'de, Silvia Venturini Fendi'nin onursal başkanlık rolünü üstlenmek için tasarım görevlerinden ayrıldığını açıklamasının ardından sektör yeni bir bölüme hazırlanıyor.
Unutulmaz Anlar ve Duygusal Veda
Hafta, Giorgio Armani'nin son defilesiyle sona erdi. Brera Sanat Müzesi'nde gerçekleşen etkinlikte, Richard Gere ve Cate Blanchett gibi ünlüler yer aldı. "Milano, per Amore" adlı sergi, Armani'nin Milano'ya olan derin bağlarını ve Pantelleria'ya olan sevgisini vurguladı. Koleksiyon, doğal tonlar, canlı maviler ve kristal işlemeli parçalarla dikkat çekti.
2025 Milano Moda Haftası, modanın sadece estetik değil, aynı zamanda kurumsal ve duygusal bir hesaplaşma ve yenilenme süreci olduğunu bir kez daha gösterdi. Yeni kreatif direktörlerin vizyonları, markaların geleceğini şekillendirirken, geçmişin izleri de hala güçlü bir şekilde hissediliyor.
Milano Moda Haftası sadece yeni koleksiyonların sergilendiği bir defileler zinciri olmaktan çok daha fazlasını sundu. Şehrin tarihi ve modern dokusunu arka plan olarak kullanan etkinlik, hem podyumda hem de sahne arkasında yaratıcı yenilenme ve kurumsal hesaplaşmanın iç içe geçtiği bir sezonu ortaya koydu. 2025’in moda sahnesi, ekonomik dalgalanmalar ve sektörün iç dinamiklerindeki değişimlerle şekillenirken, Milano, estetik ve sürdürülebilirlik ekseninde yönünü belirlemeye ç
İklim krizinin hızlandığı, plastik kirliliğinin insan sağlığını ve gezegenimizi tehdit ettiği bir dönemde, New York İklim Haftası’nda önemli bir duyuru yapıldı.
Moda sadece giydiklerimiz midir, yoksa kim olduğumuzun sessiz ama güçlü bir ifadesi mi?
Psikolojinin derinlikleriyle birleştiğinde moda, artık yalnızca bir estetik tercih olmaktan çıkar; özgüvenimizi, kimlik algımızı ve hatta toplumsal rollerimizi şekillendiren güçlü bir araç haline gelir. İşte bu kesişim noktasında karşımıza çıkan bir alan var: Moda Psikolojisi.
Moda dünyasında sürdürülebilirlik söylemleri artık reklam jargonu olmaktan çıkıp fiili değişime evrilirken, Under Armour ve Unless’un son iş birliği, bu geçişin iddialı bir sembolü haline geliyor. Plastik bağımlılığını sorgulayan, doğayla döngüsel bir ilişki kurmayı amaçlayan bu koleksiyon, sadece bir ürün lansmanı değil — aynı zamanda “moda dünyası nasıl değişebilir” sorusuna verilen vizyoner bir cevap.
Yorumlar