Düşünün: Aylarca geceli gündüzlü çalışıp muhteşem bir koleksiyon yarattınız. İşin en büyüleyici yanı, o ilk defile anı… Işıklar altında parlayan kumaşlar, kulisteki heyecan ve kalabalığın bakışları arasında sahne sizin! Ancak rüya gibi geçen bu atmosferin ardından, sosyal medyada veya bir başka butikte “tanıdık” görünen yeni bir parçayla karşılaşıyorsunuz. Hadi canım, o da ne? Tasarımınızın kopyalanmış hâli karşınızda!
Gözlerinizin önünde emeklerinizin “kopyala-yapıştır” edilmiş versiyonunu görmek, bir moda tasarımcısı için kabustan farksız. Peki bu noktada “Ne yapmalı?” sorusu geliyor akla. İşte tasarımlarınızı Türkiye’de ve dünyanın farklı köşelerinde nasıl koruyabileceğinize dair tatlı bir rehber.
Türkiye’de Durum: Tasarımın Kaderi
Türkiye’deki hukuki çerçevede, moda tasarımlarının çoğu zaman “uygulamalı sanat” olarak değerlendirilmesi işleri biraz karmaşık kılıyor. Bir elbise veya aksesuar, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamına girdi mi, girmedi mi diye tartışa duralım, aslında en efektif çözüm çoğu zaman tasarım tescilinden geçiyor.
TÜRKPATENT’e başvurarak tasarımlarınızı kayda geçirebilirsiniz. Böylece resmi bir koruma kalkanına sahip oluyorsunuz ve biri çıkıp “bu benim işim” demeye kalktığında elinizde güçlü bir koz oluyor.
Elbette sadece tescil belgesiyle iş bitmiyor. Hani kulis arkasında dönen “Kim, kimle ne konuştu?” dedikoduları gibi, tasarım sürecinizi de detaylı belgelemeniz şart. Taslak çizimler, numuneler, kumaş seçimi derken her aşamanın kayıtlarını saklayın ki, gerektiğinde “pardon bir dakika, o tasarım tam da ŞU zaman bana aitti” diye kanıtlayabilesiniz.
Dünya Sahnesine Açılmak: AB, İngiltere ve ABD
Tasarımın sınırları yok; bir gün New York Moda Haftası’nda boy göstermek isteyebilirsiniz. Dünyada işin rengi nasıl? Avrupa Birliği’nde “tescilsiz tasarım koruması” (Unregistered Community Design) adında büyülü bir yöntem var: Tasarımınızı ilk kez kamuya sunduğunuz andan itibaren üç yıllık otomatik bir koruma başlıyor. “Aman ne güzel, hiçbir şey yapmadan korunduk!” diye sevinmeden önce, bu sistemin süresinin sınırlı olduğunu ve ihlal durumunda ispat sorumluluğunun size ait olduğunu unutmayın. Daha uzun süreli ve kesin koruma isteyenlere ilaç gibi gelecek çözüm yine tescil ettirmekten geçiyor.
İngiltere’de de benzer bir durum söz konusu: Unregistered Design Right ile bir nebze otomatik koruma elde etseniz de, uzun vadede “Registered Design” başvurusu yapmak, kaygısız uykular için tercih edilesi. Yani “kopyalanmak istemiyorsan, önce gidip resmî olarak tescil ettir” diye özetleyebiliriz.
ABD’ye bakarsak, orada da durum “Telif hakkı, tasarım, ticari takdim şekli (trade dress)” gibi birkaç farklı hukuk alanına yayılmış. Giysinin sanatsal detayları varsa telif hakkı devreye girebilir; yok eğer genel hatlarıyla kıyafetten bahsediyorsak bu kez “trade dress” alanına giriyor. Yani “Bir tasarım, işlevselliği değil özgünlüğü ile fark yaratıyorsa, koruma kapsamı da genişliyor” diyebiliriz.
Moda Dünyasında Fikri Mülkiyetin Gücü
Moda sektörü bu kadar yaratıcı fikirlerin hızla ortaya çıktığı bir alanken “kopyalama” riskini nasıl yöneteceksiniz?
Bu noktada fikrî mülkiyet koruması, tasarımcıların özgün çalışmalarının yasal güvencesi. Giysi, ayakkabı, çanta veya desen olsun, tasarımlar tescil veya telif gibi farklı yollarla korunarak ticari rekabette avantaj elde ediyor. Bu sayede hem markalar hem de bağımsız tasarımcılar emeklerinin karşılığını alabiliyor. Juniper IP kurucusu ESRA Böğürcü Süngerli ile konuyu derinlemesine ele aldık.
Moda tasarımcılarının emeklerinin korunması giderek daha önemli hâle geliyor. Patent, tasarım tescili, marka tescili gibi kavramlar bazen kafa karıştırıcı olabiliyor. Moda tasarımları için hangisine odaklanmak daha doğru?
Çoğu moda tasarımı için endüstriyel tasarım tescili en uygun yöntem. Patent, “teknik bir buluş” ile ilgilidir ve “yenilik” gerektirir; örneğin bir kumaş teknolojisi veya özel bir dikiş tekniğiniz varsa patent gündeme gelebilir. Fakat çoğunlukla giysinin formu, çizgisi, dış görünüşü vb. yönleri için tasarım tescili idealdir.
Marka tescili ise firmanızın veya markanızın isim ve logosunu, hatta bazen belirgin desenlerini korumaya yarar. Yani “X markası” adıyla piyasada tanınmak ve başkalarının bu ismi taklit etmesini engellemek istiyorsanız, marka tescili en etkin araçtır. Özetle moda dünyasında en çok göreceğimiz koruma türü tasarım ve marka tescili olacaktır.
Tasarım tescilinde “yenilik” şartı olduğunu duyuyoruz. Bu tam olarak ne anlama geliyor? Bir tasarımın “yeni” sayılması için hangi kriterleri karşılaması gerekiyor?
“Yenilik”ten kasıt, tasarımın daha önce aynı veya çok benzer bir biçimde kamuya sunulmamış olması. Yani tasarımınız, başvuru tarihinden önce hiçbir yerde yayınlanmamalı, sergilenmemeli veya ticari dolaşıma girmemiş olmalı. Tabii bazı ülkelerde tasarım tescili başvuru için “6-12 aylık hoşgörü süreleri” gibi istisnalar da var. Ülkemizde bu süre 12 aydır.
Örneğin, koleksiyonunuzu ilk defa İstanbul Moda Haftası’nda sundunuz. Bu etkinlikte tasarımınızı ilk kez kamuya sunduğunuz günden itibaren 12 ay içinde Türkpatent’e tasarım tescil başvurusu yaptığınız vakit, tasarımınızın yenilik kriteri zarar görmeyecektir. Ancak 12 aydan sonra tescil başvurusu yapılırsa, tasarımınız özünde gerçekten “yeni” bir tasarım olsa bile hoşgörü süresi dolmuş olacağından artık korunamayacaktır. Bu nedenle, tasarımınızı tescil ettirip sonra podyuma çıkarmak en garanti yoldur. Sorunsuz bir tescil süreci şu sıralar yaklaşık 4-6 ay arası sürmektedir. Bu bilgi ile beraber takviminizi buna göre ayarlamanız iyi olabilir. Eğer iş planınız gereği tescil başvurusundan önce tasarımınızı kamuya sunmanız gerekiyorsa, o zaman hak kaybı yaşamamak adına tasarımınızı kamuya sunacağınız tarihten sonraki 12 ay içinde mutlaka tescil başvurunuzu yapmış olmanızı öneririz.
Diyelim ki bir defilede tasarımlarımızı sergiledik ve sonrasında benzerlerini piyasada gördük. Ne yapmalıyız? Hukuki süreç nasıl işliyor?
Öncelikle yapmanız gereken, delil toplamak: Kopyalanmış ürünün fotoğrafları, internet satış linkleri, sosyal medya paylaşımları, mağaza raf görüntüleri gibi belgeler. Ardından, elinizde geçerli bir tescil varsa (örneğin tasarım tescili), bu ihlale yönelik bir uyarı mektubu (cease & desist) hazırlayarak karşı tarafa gönderebilirsiniz. “Ürünü piyasadan çekin, aksi takdirde dava açacağız” demenin hukuki yoludur bu.
Eğer iyi niyetli bir çözüm bulunamazsa ya da karşı taraf uzlaşmaya yanaşmazsa, mahkeme süreci devreye girer. Tescilli tasarımınız varsa, mahkemede işiniz nispeten kolaylaşır. Tescilsiz bir tasarımı korumaya çalışmak da mümkün ama ispat yükü daha zorlayıcı olabilir. Ülkemizde tescilsiz tasarımların koruma süresi, tasarımın kamuya ilk sunulduğu tarihten itibaren üç yıldır. Bu korumadan yararlanmak için tasarımın ilk kez Türkiye’de kamuya sunulmuş olması şartı mevcuttur.
Tasarım tescili yalnızca Türkiye’de mi geçerli? Yurt dışında koruma istiyorsak ne yapmalıyız?
Türkiye’deki tesciliniz yalnızca Türkiye sınırlarında hukuki koruma sağlar. Eğer ürünlerinizi Avrupa’da veya ABD’de de satmak ya da defileye çıkarmak gibi planlarınız varsa, o pazarlarda da tescil almanız gerekir. Bunun için birkaç yöntem var:
Avrupa Birliği Tasarım (EUD) Tescili: Tek başvuruyla bütün AB ülkelerinde geçerli bir koruma elde edersiniz.
Uluslararası başvurular (Lahey Sistemi): Bu sistem sayesinde WIPO üzerinden tek başvuru yaparak belirli ülkelerde tasarımınızın korunmasını talep edebilirsiniz. Bu yöntemde, başvuru sonrası tamamlanması gereken ek işlemlerin olabildiğini not düşmek isterim ve bu yüzden bu konuda tecrübeli bir vekille çalışmanızı özellikle tavsiye ederim.
Yerel başvurular: Hedef pazarınız ABD ise USPTO, İngiltere ise UKIPO gibi ofislere, bu ülkelerdeki vekiller aracılığıyla doğrudan başvurarak da tescil alabilirsiniz.
Bütçenize, hedeflerinize ve koleksiyonun olası yayılımına göre danışmanınızla birlikte doğru stratejiyi seçebilirsiniz.
Uluslararası portföy genişletme aşamasında da yine önemli bir süre var. Kanunda “rüçhan” dediğimiz “öncelik hakkı”ndan yararlanmak için 6 aylık bir süreniz var. Örnek vermek gerekirse, ilk kez Türkiye’de yaptığınız bir tasarım tescil başvurusu veya başvuru yapmaksızın sadece sergilediğiniz bir tasarımınız olsun. Bu başvurunuz veya sergilemeniz sizin “rüçhan hakkınızı” doğuran olaydır. Türkiye’deki başvuru tarihinden veya sergi tarihinden itibaren 6 ay içinde mesela İtalya’da, bu “rüçhan hakkınıza” dayanarak tasarım tescil başvurusu yaptığınız zaman, İtalya’da söz gelimi sizden 1 ay önce X kişisi tarafından çok benzer bir tasarım tescil başvurusu yapıldıysa, İtalyan tescil mercii size öncelik vererek X kişisinin tasarım tescil başvurusunuz reddedecektir. Özellikle taklitin çok yaygın olduğu moda sektöründe, rüçhan sürelerini gözeterek uluslararası başvurular yapmak hem çok stratejiktir hem de çoğu kez büyük bir fayda sağlar.
Bir de marka meselesi var. Logomuzu veya marka adımızı tescil ettirmek neden bu kadar önemli?
Çünkü moda sektörü tüketicinin marka imajına çok bağlı bir alan. İnsanlar çoğu zaman “X markası” diye bildikleri ya da güvendikleri tasarımcıdan alışveriş yapıyorlar. Markanızı tescil etmezseniz, rakipleriniz benzer bir ismi veya logoyu kullanarak tüketiciyi yanıltabilir. Bu da hem ticari hem de itibar kaybına yol açar.
Marka tescili sayesinde taklit veya iltibas (karışıklık yaratacak kadar benzer kullanım) söz konusu olduğunda, hukuki süreçte çok daha güçlü bir konumda olursunuz.
Atölyelerde üretilen giysilerimizin tasarım bilgisi çalışanlar ya da tedarikçiler tarafından sızdırılabilir mi? Bunun için ne gibi hukuki önlemler alabiliriz?
Evet, maalesef bu tarz sızıntılar yaşanabiliyor. Bu nedenle üretim sürecinde yer alan herkesle Gizlilik Sözleşmesi (NDA) imzalamak çok önemli. Sözleşmede, üretim aşamasında görülen veya öğrenilen hiçbir bilginin üçüncü taraflarla paylaşılmaması gerektiği açıkça yazıyor olmalı. Böylece olası bir ihlal durumunda yasal haklarınız saklı kalıyor ve bunu yapan kişi/kurum direkt sorumlu hâle geliyor.
İlaveten, sizin tasarımınızı öğrenip kötü niyetle ve izinsiz şekilde bunu ifşa eden ve tasarımın o çok önemli “yenilik” kriterine zarar vermeye çalışan kişilerin açıklamalarını, bu durumu kanıtlayabildiğiniz takdirde, dikkate almayarak yine bu ifşadan itibaren 12 ay içinde tasarım tescili başvurusu yapabilmenizi mümkün kılan, yani tasarımcıyı bu durumda da korumaya çalışan hukuki araçlar mevcut.
Son olarak, yeni nesil trendler—mesela dijital modacılar, NFT platformları veya Metaverse için tasarımlar—bu konularda koruma nasıl işliyor?
Metaverse ve NFT gibi dijital mecralar hâlâ hukuki olarak tam oturmuş değil, ancak genel fikrî mülkiyet ilkeleri burada da geçerli. Eğer tasarımınızın dijital versiyonunu oluşturuyorsanız, yine telif ve tasarım hakları devreye giriyor. NFT pazarlarında satılacak bir dijital tasarım da aslında bir “eser” niteliğinde olabilir. Bu noktada hem mevcut tescil ve telif düzenlemelerini hem de platformun kendi sözleşme kurallarını dikkate almak şart.
Gelecek dönemde bu alanda daha net mevzuatlar göreceğimizi düşünüyorum. Şimdilik önerim, dijital tasarımları da mutlaka kayda değer bir şekilde belgelemek ve ilgili platformlarda sözleşmelerinizi dikkatle incelemek.
Kopyalamaya Karşı Alabileceğiniz Önlemler
Tasarım Tescili: “Benim bu tasarım” demenin en net ve hukuki yolu. Türkiye’de TÜRKPATENT, uluslararası arenada EUIPO gibi kurumlara başvurarak tasarımlarınızı kayıt altına alırsınız.
Belgeleme ve Arşivleme: Her zamankinden daha fazla selfie ve backstage görüntüsü almak için güzel bir bahane! Taslak çizimleri, kalıp hazırlık sürecini, defile provalarını, her şeyi saklayın. Yarın öbür gün “Ben bu tasarımı şu zaman yaptım” derken çok işinize yarayacak.
Gizlilik Sözleşmeleri: Hem Türkiye’de hem de yurtdışında, tasarıma dair bilgi paylaşımı yaptığınız herkesle (modeller, stajyerler, atölye çalışanları vb.) bir NDA (Non-Disclosure Agreement) imzalamak, “yanlış ellere düşmesi” ihtimalini azaltır.
Marka Tescili: Sadece tasarımı değil, markanızı da koruyun. Logonuz, etiketiniz, markanıza özel desenleriniz varsa, bu detaylar kopyalamayı göze alanların işini epey zorlaştıracaktır.
İhlal Durumunda Atak Planı: Masum bir “tesadüf” olmadığına eminseniz, önce bir Cease & Desist mektubuyla karşı tarafı uyarabilirsiniz. Olmuyorsa hukuki süreç devreye girer. O noktada arkanızda sağlam bir tescil kaydı ve belgeli tasarım öyküsü olması altın değerinde.
Hayal Gücünüzü Koruyun
Moda, bir sanat formu ve aynı zamanda büyük bir iş kolu. Kimsenin yaratıcılığı sansürlensin istemeyiz, ancak emekleriniz de yok pahasına çalınmasın. Bir gün kendi defilenizde hayranlık uyandıran tasarımlarınızın, ertesi sabah “korsan” versiyonuyla elden ele dolaşmasını istemezsiniz.
Kısacası, podyumda esen rüzgârı lehinize döndürmenin formülü, yasal haklarınızı bilmek ve tasarımlarınızı baştan sağlam bir zemine oturtmaktan geçiyor. Sonrası mı? Sonrası hayal gücünüzü özgürce konuşturduğunuz, yepyeni koleksiyonların ve korunan orijinal fikirlerin zaferi!
Yorumlar