top of page

Zamanın Ruhunu Yakalamak

  • Yazarın fotoğrafı: BiModaHayat
    BiModaHayat
  • 2 gün önce
  • 3 dakikada okunur
Moda Evlerinde Kreatif Değişimler ve Sosyal Medya

ree

SS26 sezonu, birkaç büyük moda evi için sadece bir koleksiyon değiştirme değil, aynı zamanda yeni bir vizyonun, yeni bir iletişim kodunun sahneye çıktığı bir “reset” anı oldu. Bu açıdan şöyle özetleyebiliriz.


Sezon, toplam 881,2 milyon $ kazandırılan medya değeri (EMV) ile rekor kırdı; sosyal medya erişimi bir önceki yıla göre %5 artarken, içerik sayısı %23, influencer varlığı %22 ve izleyici etkileşimi %6 yükseldi.

Mekân olarak da Paris ve Milano öne çıktı: Paris koleksiyonlarının toplam EMV’sinin %57’sini oluştururken, Milano’nun payı %28 civarındaydı.


Öne çıkan markalardan biri Dior. Kreatif direktör Jonathan Anderson’un hazırladığı kadın giyim koleksiyonu, yaklaşık 90,6 milyon $ EMV üretti ve yıllık bazda %46 artış gösterdi.


Bir başka örnek Chanel’in yeni kreatif direktörüyle ilk defilesi yaklaşık 42,8 milyon $ EMV getirdi; görünürlüğünü artırdı ancak beklentinin tamamını karşılamadı.


Bu sayılar bize yeni bir kreatif liderin atanması, moda evinin sadece sahnede “görkemli bir defile” yapması anlamına gelmiyor; aynı zamanda sosyal medya içinde, izleyiciyle, influencer ekosistemiyle, dijital anlatıyla “yeni bir dil” kurması anlamına geliyor. Yani yalnızca estetik değil, iletişime dönüşmüş estetik.


Moda ile Sanatın Buluşması


Moda evleri artık yalnızca sahnede koleksiyonlarını sunmakla kalmıyor; sahne arkasına, işçiliğe, sinematik anlatılara, dijital deneyimlere yöneliyorlar. Bu geçiş birkaç boyutta öne çıkıyor.


İzleyiciler “podyumun ötesini” istiyor. Marka dünyasının perde arkasını, atölyeyi, terzinin son rötuşunu, makyaj ekibini görüyor olmak istiyor. Örneğin Chanel, bir atölye videosuyla—terzilerin son dokunuşlarını gösterirken viral bir an yarattı.


Moda ve sanat dönüşüyor. Örneğin Dior, bir retrospektif belgesel formatında sunulurken; Gucci kısa film formunda bir anlatımla yer aldı.


Ve bu anlatımlar yalnızca “klasik şov” değil, sosyal medya için optimize edilmiş, viral potansiyeli olan içerikler. Örneğin sahne arkasındaki makyaj sanatçısı ya da influencer’ların kısa video içerikleri yeni görünürlük alanları yaratıyor.


Bu “sanat-modanın iletişim diliyle buluşması” durumu, moda evlerinin sanat, sinema, performans gibi alanlarla daha sık iş birliğine girmesine yol açıyor. Böylece koleksiyon yalnızca giyilebilir moda değil, bir anlatı, bir “sanat-sergi” ya da bir “film” haline geliyor.


(Image credit: Suleika Mueller)
(Image credit: Suleika Mueller)

Influencer mı marka mı? Takipçi sayısı yeterli mi?


Son yıllarda “bir influencer ürün çıkarıyorsa, bu ürün gerçekten bir markaya dönüşebilir mi?” sorusu moda-ekosistemde sıkça tartışılıyor.


Influencer pazarlaması moda markaları için artık zorunlu bir araç hâline geldi. Örneğin araştırmalar, moda ve hazır giyim alanında influencer pazarlamanın tüketici kararlarını ciddi ölçüde etkilediğini gösteriyor.


Küresel “moda influencer pazarlaması” pazarı 2024’te 6,82 milyar $ olarak değerlendi ve 2030’a kadar 39,72 milyar $’a ulaşması bekleniyor.


Ancak “çok takipçi”, “markalaşma” demek değil. Yüksek takipçili bir influencer’ın bir koleksiyon çıkarması, başarılı bir moda markası yaratacağı anlamına gelmiyor. Zira markalaşma; kimlik, üretim, dağıtım, sürdürülebilirlik, itibarlı iş birlikleri, iletişim biçimi gibi çok sayıda bileşeni içeriyor. Bu perspektiften bakınca,


  • İçerik üretiminin özgünlüğü, marka kimliğine aidiyet hissi yaratması,

  • Ürün/hizmetin gerçek anlamda “marka deneyimi” sunması (sadece isim/etiket değil),

  • Kitleyle kurulan ilişki ve sadakat düzeyi, araştırmalar, Instagram etkileyicilerinin marka sadakatini oluşturabileceğini vurguluyor olması

  • Ve özellikle moda gibi kültürel sermaye ağırlıklı bir sektörde, sanat, kültür, görünürlük ağlarıyla kurulan ilişkilerin de var olması gerekiyor.


Özetle, bir influencer’ın koleksiyon çıkarması ilgi çeker ve hızlı etki yaratabilir ama gerçekten “marka” olmak için yukarıdaki kriterlerin tümüyle karşılanması gerekir.


SS26’den çıkarılacak üç kritik iletişim dersi


Yeni sezonun verdiği mesajlardan yola çıkarak, iletişim stratejileri açısından üç önemli ders çıkarabiliriz.


Birincisi, Yeni kreatif direktör, Yeni anlatı kodu demek.


Moda evleri, yeni kreatif yönetimlerle yalnızca kreatif çizgilerini yenilemiyor; aynı zamanda izleyiciyle iletişim biçimlerini de yeniden tanımlıyor. Sosyal medya için tasarlanmış içerikler, daha kısa ve viral, sahne arkasını ön plana çıkaran, hikâyeleştirilmiş anlatılar ortaya çıkıyor. SS26’da bu açıdan ciddi sıçrama yaşandı.


İkincisi içerik ve platform çeşitliliği.


Tek bir Instagram postu günümüz için yeterli değil. TikTok, kısa videolar, canlı yayınlar, sahne arkası içerikleri, hatta markanın “belgesel” anlatısı devreye giriyor. Örneğin, moda haftası içerikleri artık sadece defile fotoğrafları değil; sahne öncesi hazırlıklar, backstage sohbetler, canlı yayımlar, ilişki kurma anları olarak da işleniyor.


Üçüncüsü moda ile sanat ve kültür iç içe geçiyor.


Marka deneyimi sadece giyim değil; bir “kültür deneyimi”, bir “öykü” haline geliyor. Moda evleri sanatçılarla, sinemacılarla, performans dünyasıyla iş birliği yapıyor. Bu sayede içerik, sadece ürün tanıtımı olmaktan çıkıp; izleyicide duygusal ve entelektüel bir yankı yaratıyor. Ve bu da sosyal medyada paylaşılabilirliği, konuşulabilirliği arttırıyor.

 

2026’da Bizi Ne Bekliyor


SS26 sezonu, moda dünyasının sosyal medya çağında sadece tasarım değil, iletişim, iş birliği, kültür üretimi olduğunu gösterdi. Yeni kreatif yönetimlerin yarattığı koleksiyonlar, sosyal medya ekosisteminde yüksek görünürlük yarattı ve markaların dijital çağ stratejilerini sadece yeniden düşünmesine değil, yeniden kurmasına neden oldu.


Bu bağlamda, bir influencer’ın ürün çıkarması ya da bir tasarımcının markaya dönüşmesi ihtimali elbette var. Ancak takipçi sayısından bağımsız olarak, bir marka olmanın getirdiği sorumlulukları ve kurumsal altyapıyı da taşıması gerekiyor. Marka olmak yalnızca “viral olmak” değil; sürdürülebilirlik, üretim, değer, kültürle ilişki, topluluk inşa etme gibi birçok bileşeni içeriyor.

 

Yorumlar


Top Stories

1/73
bottom of page