top of page

2026 yılı ile Birlikte Tekstil Üretim Atıkları Türkiye’de Dijital Olarak İzlenebilir Hale Geliyor

  • Yazarın fotoğrafı: BiModaHayat
    BiModaHayat
  • 2 gün önce
  • 3 dakikada okunur

2026 ile birlikte Türkiye’de tekstil üretim atıkları “görünmez” olmaktan çıkıp dijital olarak izlenebilir bir akışa dönüşmeye hazırlanıyor.


Geçtiğimiz hafta gerçekleştirilen Global Fashion Agenda (GFA), Circular Fashion Partnership: Türkiye programını resmen duyurdu. İstanbul’da gerçekleştirilen Sustainability Talks Istanbul sırasında gerçekleştirilen duyuruya göre programın 2026’nın başında başlaması planlanıyor.


2026 yılı ile Birlikte Tekstil Üretim Atıkları Türkiye’de Dijital Olarak İzlenebilir Hale Geliyor

Bu haberin “gündem” olmasının nedeni yalnızca yeni bir inisiyatif daha eklenmesi değil; Türkiye’deki üretimin en kritik ama çoğu zaman görünmez kalan bir hattına, yani fabrika kaynaklı tekstil atığına (post-industrial) odaklanması. GFA’nın çerçevesi, kesim firesi ve üretim artıkları gibi malzemelerin “atık” olarak kaybolmak yerine, izlenebilir ve yönetilebilir bir hammadde akışına dönüşmesini hedefliyor.


Program Tam Olarak Neyi Hedefliyor?


Son iki haftada çıkan haberler ve GFA’nın kendi açıklaması, programın üç ana eksenini netleştiriyor. Bunlar, fabrika içinde atık yönetim sistemleri kurmak, dijital araçlarla izlenebilirliği güçlendirmek ve üreticileri geri dönüştürücülerle eşleştirerek post-industrial tekstil atığından daha yüksek değerli geri kazanım sağlamak.


Buradaki kritik detay şu: “toplama” ya da “geri dönüşüm” gibi genel bir hedef yerine, atığın kaynağında daha doğru ayrıştırılmasını ve akışın kayıt altına alınmasını merkeze alıyor. Çünkü geri dönüşümde kaliteyi belirleyen şey çoğu zaman teknoloji kadar, atığın ne kadar temiz ve sınıflandırılmış geldiği. Bu yüzden programın fabrika içi sistemler ve dijital iz üzerinden ilerlemesi, sahada somut bir karşılık bulabilecek bir yaklaşım olarak okunuyor.


Kimler Yönetiyor, Kimler Destekliyor?


Program, GFA liderliğinde; ulusal lider (national lead) olarak Rematters ile yürütülecek. Reverse Resources, Closed Loop Fashion ve Circle Economy Foundation uygulama ortakları arasında; finansmanda ise H&M Foundation adı geçiyor (ayrıca özel sektör katkılarından da söz ediliyor).


Bu ortaklık haritası önemli; çünkü bir yanda fabrika içi operasyon ve veri akışı, diğer yanda geri dönüştürücü kapasitesi ve pazar bağlantısı var. Program, tam da bu iki tarafın “birbirini bulamadığı” noktada aracı olmayı amaçlıyor.


Türkiye Neden Seçildi?


GFA’nın gerekçesi aslında çok net. Türkiye, dünyanın en büyük hazır giyim üretim merkezlerinden biri ve dikey entegre yapısı, AB pazarına yakınlığı ve artan regülasyon baskısı nedeniyle tekstilden-tekstile (fibre-to-fibre) geri dönüşümü ölçeklemek için güçlü bir aday. Programın Türkiye’de “yerel geri kazanım rotaları” geliştirmeyi, böylece bakir (virgin) hammaddeye ve depolamaya/bertarafa bağımlılığı azaltmayı hedeflediği belirtiliyor.


Bu vurgu, iki ayrı ihtiyacı aynı anda işaret ediyor. Birincisi, üretimde oluşan atığın ekonomik değerinin geri kazanılması. İkincisi ise, özellikle AB ile çalışan tedarik zincirlerinde giderek önem kazanan izlenebilirlik ve uyum başlıklarına “proaktif” bir hazırlık.


“Daha önce işe yaradı mı?” sorusuna verilen yanıt


Türkiye programının “sıfırdan” kurgulanmadığı iddiası. GFA, bu modelin Global Circular Fashion Forum (GCFF) çatısı altında daha önce Bangladeş, Kamboçya ve Endonezya’da uygulandığını; bu programlar boyunca 21.000 tonun üzerinde tekstil atığının dijital olarak izlendiğini ve 100’ün üzerinde fabrika ile 20 global markanın geri dönüşüm ortaklarıyla buluşturulduğunu paylaşıyor.


Elbette her ülkenin atık akışı, altyapısı ve paydaş dengesi farklı. Yine de GFA’nın bu sayıları öne çıkarması, Türkiye ayağının da “pilot”tan ziyade ölçeklenebilir bir sistem kurma iddiasıyla tasarlandığını gösteriyor.


2026’da Sahada Ne Göreceğiz?


GFA’nın çerçevesine göre 2026 boyunca program; fabrika içi atık yönetimi değerlendirmeleri, eğitim ve kapasite geliştirme (Train-the-Trainer modeli), geri dönüşüm pitch ve eşleştirme oturumları, ayrıca politikalar ve ulusal iş birlikleri için yuvarlak masa toplantıları gibi araçlarla ilerleyecek.


Burada asıl “sonuç” göstergesi, kaç etkinlik yapıldığı değil; fabrikalarda atığın nasıl ayrıştırıldığı, ne kadarının kayıt altına alındığı ve hangi geri dönüşüm rotalarına girdiği olacak. Yani başarı, sahada veriye dönüşen atık ve yüksek değerli geri kazanım oranı ile ölçülecek bir çerçeveye işaret ediyor.


Neden Şimdi Önemli?


GFA CEO’su Federica Marchionni’nin mesajı, programın sadece çevresel değil, aynı zamanda rekabet ve uyum boyutuna da yaslandığını gösteriyor: Türkiye’yi “döngüselliği ölçekleme” açısından kritik bir fırsat olarak konumluyor; ortaklıkların iklim hedefleri, regülasyon uyumu ve uzun vadeli rekabetçilikle birlikte okunması gerektiğini vurguluyor.


Kısacası, Circular Fashion Partnership, Türkiye; sürdürülebilirliği “iyi niyet” alanından çıkarıp, üretimin içine yerleştiren bir pratik öneriyor. Atığı kaynağında yönet, dijital olarak görünür kıl, doğru oyuncularla eşleştir ve değeri ülkede tut. 2026’nın başında başlayacak bu programın, Türkiye’de döngüsel tekstilin “en zor kısmına” yani altyapı + veri + pazar bağlantısı üçlüsüne aynı anda dokunması, onu yakından izlenmesi gereken bir gelişme haline getiriyor

 

Yorumlar


Top Stories

1/68
bottom of page